12 Şubat 2012 Pazar

Mehmet TOKAT - Yaralı Gül


Bu gece sen onun yüzüne açılmaz bir kapı kapattın.
Kirli, paslı menteşelerin sesinde sıkıştı yüreği,
Kirpikleri hissetti yokluğunu,
Büktü boynunu deprem bu…
Aylar sonra bir oda dolusu yalnızlığıyla sokaktaydı,
Sicim gibi bir yağmur yağıyordu.
Bir kenti boydan boya temizliyordu,
Sokakta kimsecikler yoktu.
Köpekler bir köşeye sinmiş onu gözetliyordu,
Kirliydi yaşamaktan utanıyordu,
Tit tir titriyordu yüreği,
Yaralı bir güvercin gibi…
Oysa bu yürek bir zamanlar
Güneşe ateş vermişti, bu yürek cehennemde buz satmıştı,
Şimdi köpekler onun için ağlıyordu.
Yorgundu konuşamıyordu.
Şu hayatı sırtından atamıyordu,
Yerde kuru bir ayrılıkla bir kuş ölüsü yatıyordu.
Bir deli rüzgar ellerindeki tozu aldı,
Ne bir dost kaldı yanında,
Ne de bir düşman aklında…
Zor bir gün,
Önünü göremiyordu.
İnsanlar çığlık çığlığa yüzünü seçemiyordu,
Gözlerinde aşksız ayrılık vardı,
Kirpiğinden yüreğine saplanan,
Paslı bir tren gibi geçip giden,

Ellerinde bir yalnızlık adımlarıyla büyüyen.
Belli değildi kimin sevdası kimin yüreğinde,
O aşkını taşırdı hayatın ta orta yerinde,
Sırtında ayrılık, dilinde küfür.
Ben gidiyorum sen uyuyorsun.
Pahalı bir kedi gibi sıcacık hayellerinin dibinde,
Ben sokakta dövülmüş sahipsiz bir köpek gibiyim.
Ben gidiyorum, sen uyuyorsun,
Ben gidiyorum, sen susuyorsun.
Susmanın güzelliğinde suskunluğunla boğuluyorsun,
Siliyorum dudağında kalan yalanı,
Yalan doğuruyorsun, dokundukça ellerimde çoğalıyorsun.
Ben geldiğim yoldan;
Geldiğim gibi acılara bezenip,
Ayrılığı bir gelin gibi süsleyip gidiyorum.


Bir kapı kapandı bu gece, benimde gözlerimin içine,
Kirpiklerim hissetti yokluğunu,
Büktüm boynumu deprem bu.
Tenime değdim, kokun sinmiş mi diye,
Sol elime baktım; bahar gibiydin.
Avucuma kuşlar kondu, parmağıma yıldızlar,
Bir nehir oldun aktın gittin,
Sağ elime baktım;
Cehennemdin ayrılıktın, ateştin, kordun,
Deprem bu bir hayat yandı bitti kül oldu,
Adaklar yüreğimden geçip gitti,
Tutabilseydim birini,
Korkmadan kesebilseydim eğer,
Biliyorum gelecektin.
Zoruma gidiyor zor bir gün,
Bilirim zorla güzellik olmaz,
Oysa çirkin olmak vardı,
Kovsanda kapından gitmemek vardı.
Ama bir yüzün vardı; ellerimde kaybolan,
Öyle bir küçüldümki; artık büyüme zamanı.
Ey sevdalılar; eydostlar;
Var olan bütün güzellikler,
Yürüyemediğim parke taşları, patika yollar,
dağlar, taşlar elveda.
Elveda sahil kasabaları, gidemediğim köyler, kentler,
Ey sırtında hayatı taşıyan insanlar,
Hayata sevdasını taşıyan insanlar,

Ey gagasında son bir tebessüm kalan martılar,

Ey ölmüş çocuğunun alnını öpen analar,
Siz kalın sağlıcakla,
Ben gidiyorum,
Gözlerinizden akan iki damla isyan olsun,
Bu bana yeter, elveda yaralım,
Kırkıncı kapıyı kırdım elveda,
Dağların mektebi başka,
Dağların mektebi başka...

Mehmet Tokat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mutluluğun Anahtarı