Ayrılanlar bilirmiş ancak ayrılığın rengini, Kaybetmeyen ne bilsin yüreğinin dengini...
31 Temmuz 2010 Cumartesi
9 Temmuz 2010 Cuma
5 Temmuz 2010 Pazartesi
İyi bir çay demlemenin püf noktası
Bugüne kadar birçok faydası keşfedilen ve başlıca içeceklerimiz arasına giren çayın, iyi demlenmemesi halinde flavonun (bitkisel molekül) yapısında meydana gelecek hasarlar sonucu birçok faydasını kaybedebileceği bildirildi.
Bitikler konusunda araştırma yapan Nusaybin Devlet Hastanesi'nde görevli Dâhiliye Uzmanı Dr.Rıfat Bozalan, çayın kaynamış su ile hemen demlenmemesi gerektiğini ifade etti. 95 derecede flavonların özeliklerini yitirebildiğine dikkat çeken Dr. Bozalan, bu nedenle çayın 95 derece altındaki su ile demletilmesini ve demin asla kaynatılmaması gerektiğini söyledi.
Çayın, içinde bol miktarda flavon içeren yararlı bir bitki olduğunu aktaran Dr. Bozalan, doğru demlenmiş çayın içindeki flavonu muhafaza ettiğini hatırlattı. Flavonların atar damar ve toplardamar yüzeylerinin pürüzsüz kalmasını sağladığını dile getiren Uzman Dr. Bozalan, "Yani bir anlamda damar tıkanmasını önler. Flavonlar ayrıca böbrekte idrarın süzüldüğü tüpçüklerin sağlığının korunmasında ve kan kolesterolünün düşürülmesinde önemli role sahiptirler. Flavonların çoğu pişirme ya da kaynatma sırasında (95 derece ve üzerinde) özeliklerini kaybederler. Bu yüzden meyve ve sebzeler mümkün ise taze ve çiğ olarak tüketilmelidir. Çay ise yeni kaynamış bir su ile değil de birkaç dakika bekletildikten sonra sıcaklığı derece 95 derecenin altına düşürülmüş sıcak su ile demlenmeli ve demletildikten sonra asla kaynatılmamalıdır." şeklinde konuştu.
"Afiyet Olsun"
Çayın, içinde bol miktarda flavon içeren yararlı bir bitki olduğunu aktaran Dr. Bozalan, doğru demlenmiş çayın içindeki flavonu muhafaza ettiğini hatırlattı. Flavonların atar damar ve toplardamar yüzeylerinin pürüzsüz kalmasını sağladığını dile getiren Uzman Dr. Bozalan, "Yani bir anlamda damar tıkanmasını önler. Flavonlar ayrıca böbrekte idrarın süzüldüğü tüpçüklerin sağlığının korunmasında ve kan kolesterolünün düşürülmesinde önemli role sahiptirler. Flavonların çoğu pişirme ya da kaynatma sırasında (95 derece ve üzerinde) özeliklerini kaybederler. Bu yüzden meyve ve sebzeler mümkün ise taze ve çiğ olarak tüketilmelidir. Çay ise yeni kaynamış bir su ile değil de birkaç dakika bekletildikten sonra sıcaklığı derece 95 derecenin altına düşürülmüş sıcak su ile demlenmeli ve demletildikten sonra asla kaynatılmamalıdır." şeklinde konuştu.
"Afiyet Olsun"
3 Temmuz 2010 Cumartesi
Fotoğrafları kolayca kesin biçin
Ücretsiz bir resim görüntüleme ve düzenleme yazılımı olan Photoscape, yayınlanan son sürümüyle beraber kullanıcılarına oldukça fazla özelliği bir arada sunuyor.
Resimlerinizi hem normal olarak hem de slayt gösterileri biçiminde görüntüleyebileceğiniz Photoscape, aynı zamanda gelişmiş bir resim düzenleyicisi olarak da kullanıcılarına yardımcı oluyor. Türkçe dil destekli ve ücretsiz olarak sunulan yazılım; resimlerinize çerçeve ve efektler ekleyebiliyor, resimlerinizi istediğiniz kadar parçaya bölebiliyor, onlardan GIF formatında animasyonlar oluşturabiliyor veya ekran görüntüsü çekebiliyor. Son sürüm ile beraber gelen yeni efektler ve filtreler ile kullanıcılarını memnun etmeye devam eden Photoscape, kullandığınız resim düzenleme programları arasında alternatif olarak düşünebileceğiniz bir program.
2 Temmuz 2010 Cuma
Bir kutu koladaki şeker ne kadar?
Çocukların ve gençlerin fazla kilo problemi büyümeye devam ediyor. Çocuklar, eskiye göre daha fazla şeker, yağ ve tuz tüketiyor.
Çocukların ve gençlerin fazla kilo problemi büyümeye devam ediyor. Çocuklar, eskisine göre daha fazla şeker, yağ ve tuz tüketiyor. Tükettikleri besinler tıka basa (yağların en zararlıları) doymuş ve trans-yağlarla dolu. Elli yıl öncesinin çocuklarına oranla çok daha fazla şeker tüketiyorlar. Örneğin bir şişe meşrubatta, bir kutu kolada ne kadar şeker var biliyor musunuz?
Tükettikleri besinler tıka basa (yağların en zararlıları) doymuş ve trans-yağlarla dolu. Elli yıl öncesinin çocuklarına oranla çok daha fazla şeker tüketiyorlar. Bir şişe meşrubatta, bir kutu kolada neredeyse 15 küp şeker var ve bir çocuğun günlük şeker tüketimi neredeyse yarım kiloya yaklaşıyor. 1960’lı yıllarda bir şişe meşrubat, 200-220ml civarındaydı, şimdi dev boyları söz konusu olduğunda 2 litreye kadar çıkabiliyor. Televizyon reklamları, sürekli, çocuklara ve gençlere yemelerini, içmelerini öneriyor. Bir saatlik televizyon izleme süresinde çocuklar ve gençler, ortalama 15-20 dakika besin maddesi reklamı izlemek zorunda kalıyorlar. Üstelik bu besinlerin çoğu, sucuk, sosis, margarin, hamburger, bisküvi, cips, gofret, şekerleme gibi vücuda yarardan çok zarar veren, sağlıksız şeyler.
Sorunun nedeni çok
Daha da kötüsü, bu ürünler aileler ve çocuklara "akıllarını geliştirmek", "beyinlerini güçlendirmek", bedenlerini desteklemek, bağışıklıklarına güç vermek, boylarını uzatmak, kemiklerini desteklemek gibi "hayır" denilmesi güç vaatlerle sunuluyor. Kısacası, çocuklar ve gençler, sürekli olarak, kalori bombardımanına ve yanlış beslenme tüyolarına maruz kalıyor. Uzmanlar, çocukların ve gençlerin çok yedikleri için değil; yanlış besinler tüketip, yeteri kadar hareket etmedikleri için kilo aldıklarını, şişmanladıklarını belirtiyor. Onlara yemeleri için önerilen besinler arasında ne portakal, elma, kiraz, erik; ne de marul, domates, fasulye veya kabak var. Dayatılan besinler katma değeri yüksek, kalorisi şişmiş, vitamin ve mineral fakiri hazır ürünler: Cipsler, browniler, kalorisi ikiye-üçe katlanmış çikolatalı bisküviler, kolalı içecekler...
Hazır kalori bombası
Çocuk ve gençlerin beslenmesinde ev yemeklerinin hiçbir önemi kalmadı. Sabah kahvaltılarını çoğu kez servislerde veya okullarda yapıyorlar. Öğle yemekleri okul kantinlerinin fast-food yiyecekleri ve şekerli içecekleri ya da okul idaresinin dışarıdan sağladığı sağlıksız besinlerden oluşmak zorunda. Akşam üzeri açlık krizleriyle evine dönen çocukları eskisi gibi evde bekleyen anneler, anneanneler de yok artık. Ya buzdolabından donmuş bir yiyecek çıkarıp yemek, ya da pizza veya hamburger siparişi vermek zorundalar. Yani günümüzde çocuk yemeklerinin çoğu hazır yemek restoranlarından temin ediliyor.
Sorun sadece anne babalardan da kaynaklanmıyor. Yeni hayat, çocukları ve gençleri de değiştirdi. Günümüz çocukları, gençleri; sokaklarda, parklarda koşup oynayarak değil televizyon, bilgisayar ya da DVD ile oyalanarak, chat yaparak eğleniyor. Artık onlar da yavaş yavaş bize benzemeye başladı, çoğu yerinden bile kımıldamıyor. Kısacası bir zamanlar eğlenmek için koşan çocuklar şimdi eğlenmek için oturuyor ya da uzanıyor.
Güne akıllı bir kahvaltı ile başlamayan, öğlen yemeğini doğru besinlerden oluşmuş mönülerden sağlayamayan, gün boyu gazoz, kola, bisküvi, browni veya gofret, daha kötüsü cips, dondurma atıştıran, koşup oynayacağı zamanları bilgisayar, televizyon başında oynayarak geçiren bu yeni çocuk ve gençlerin şişmanlamaları kadar doğal bir şey olamaz. Yeteri kadar sebze ve meyve tüketmeyen; şekeri, nişastayı, yağlı ve unlu gıdaları beslenme planının ana unsurları haline getiren bu yeni hayatın beklenen bir sonucudur, fazla kilolu ve şişman çocuklar.
Kahvaltı yapan çocuklar kolay kolay şişmanlamaz
Binlerce araştırma, düzenli kahvaltı yapan çocukların daha dikkatli olduklarını; karmaşık problemleri daha kolay çözdüklerini; daha neşeli, keyifli ve barışık olduklarını; depresyon, hiperaktivite gibi sorunlara çok seyrek yakalandıklarını; daha seyrek hastalandıkları ve okula devam oranlarını yüksek tuttuklarını; her şeyden önemlisi matematik problemlerini çözmede, sosyal zekalarını geliştirmede daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor. Beyin, kan şekerinin neredeyse dörtte birini kullanan bir organdır. Sabah okula yeterli bir kan şekeri oranıyla başlayan vücutlar, hipoglisemik arkadaşlarına göre beyinlerine daha çok yakıt veriyor ve onların beyinleri en karmaşık problemleri bile çözmede asla zorlanmıyor.
1 Temmuz 2010 Perşembe
ÇARESİZ
Seni görmediğim günler,
Bir çakır diken büyüyor göz bebeklerimde,
Bir çocuk ağlaması başlıyor, k ulaklarımda uzun uzun
Ellerim bir yerlere yapışıyor, kurtaramıyorum.
Ya ayaklarım, o benim zavallı ayaklarım
Öyle şaşkın,
Öyle kararsız, öyle çaresiz ki
Seni görmediğim günler karanlıktayım,
Katran gecelerdeyim,
Cehennem misali bir yerdeyim,
Bir demir nasıl paslanır,
Bir çakır diken büyüyor göz bebeklerimde,
Bir çocuk ağlaması başlıyor, k ulaklarımda uzun uzun
Ellerim bir yerlere yapışıyor, kurtaramıyorum.
Ya ayaklarım, o benim zavallı ayaklarım
Öyle şaşkın,
Öyle kararsız, öyle çaresiz ki
Seni görmediğim günler karanlıktayım,
Katran gecelerdeyim,
Cehennem misali bir yerdeyim,
Bir demir nasıl paslanır,
Bir elma nasıl çürürse,
İşte öyleyim...
(Ümit Yaşar OĞUZCAN)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Camili ( Macahel ) Macahel yöresi üç tarafı Karçal dağ silsilesi, bir tarafı Gürcistan sınırı ile çevrelenmiş doğal olarak ...
-
İstanbul gurbetinde yapturdum yapilari, Ne gelen var ne giden, kitledum kapilari, Trabzon’dan kalk ta gel, sular gibi akta ge...
-
ONLAR BİR ZAMANLAR EKRANIN YILDIZIYDI 1980'lerin sonundan 20'lere kadar televizyon ekranlarından bir çok yerli dizi gelip geç...