Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet üreten örenyerlerinden;
Boğazköy-Hattuşa örenyeri aynı zamanda Tarihi Milli Park’tır.
Boğazköy-Hattuşa örenyeri haftanın her günü saat 08.00-17.00 saatleri arasında gezilebilir. Ayrıca bu saatler turizm mevsiminde ihtiyaca göre 08.00-19.00’a kadar uzatılabilmektedir.
Örenyeri giriş ücreti ; 3 TL'dir.
Alacahöyük
Örenyerinde ise örenyeri ve müze ziyareti için tek bilet uygulanmakta
olup, giriş ücreti 4 TL olarak uygulanmaktadır.
HATTUŞA-BOĞAZKALE
Mısır, Babil ve Mitanni gibi Eski Doğu’nun büyük güçlerinden biri olan
Hititler, yaklaşık M.Ö. 1200 yıllarına kadar Anadolu’nun büyük bir
kısmına ve zaman zaman da Kuzey Suriye’ye hükmetmişlerdir. Bu
İmparatorluğun başkenti Hattuşa, Çorum’un 80 kilometre güneybatısında,
Boğazkale ilçesindedir. Bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar
statüsüne alınmıştır.
Hattuşa
1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Bu
sadece Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi
olarak da algılanabilir. 1893-94’te Ernest Chantre’nin birkaç sondaj
yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadar ki dönemde
pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret etmiştir. Müze-i
Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in desteğini alan aynı müzenin
konservatörü Theodor Makridi Bey, 1906 yılında ilk büyük çaplı kazıyı
başlatır, zamanın çiviyazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı
heyetine alarak, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit
ederler. 1931-39 yılları arasında ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle verilen
aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar, kesintisiz olarak Alman
Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.
İlk
yerleşim izleri, Kalkolitik (Taş) Çağ’a kadar (M.Ö. 5000) inmektedir.
Kesintisiz yerleşmeye başlanılması ise, Eski Tunç Çağı’nın sonlarına
(M.Ö. 3000) doğru olmuştur. Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada
bir kent kurup, Hattuş adını vermişlerdir.
M.
Ö 20. yüzyıl’da Orta Dicle Bölgesi’nden gelen Assurlu tüccarlar,
Hatti yerleşmesinin hemen dışında, bir Karum, (bir ticaret kolonisi)
kurmuşlardır. Bu yıllarda Kaniş/Neşa’nın (Kayseri yanındaki günümüz
Kültepe’si) denetimi altındaki, Assur Ticaret Kolonileri, Güneydoğu ve
Orta Anadolu’ya yayılmıştır. Adının Hattuş olduğu bilinen bu yerleşimi
M. Ö 1700’lerde ilk Hitit Büyük Kral’ı Kuşşara’lı Kral Anitta
yıkmıştır.
Hitit
yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre, I. Hattuşili’nin iktidara
gelmesiyle (M.Ö. 1665-1640) Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur.
Hitit
İmparatorluk döneminde, yani M. Ö 14 ve 13. yüzyıllarda, şehir
yaklaşık olarak altı kilometre uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Daha
geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha
örülerek, kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır. Bu yeni sur
üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça
sağlam durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları
bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde, silahlı tanrının bulunduğu Kral
Kapı, bunların en önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın
özel bir rolü olmalıydı. Burada 30 m. yüksekliğinde, 250 m.
uzunluğunda ve 80 m. genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur. Bu
set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır. Bu
kapının tam altında, Hatuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek potern
(tünel) vardır. 71 m. uzunluğunda ve 3 m. yüksekliğindeki poternden
geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.
Şehirde
ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M.Ö 13.
yy.’ dan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de,
direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük
bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya
çıkartılmıştır.
Hitit
metinlerinde sık sık “Hattuşa Ülkesinin bin tanrısından” söz
edilmektedir. Kuşkusuz bu tanrıların çoğu İmparatorluk başkenti
Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir. Başkent
Hattuşa’da bugüne kadar 31 yapı, tapınak olarak tanımlanmıştır.
Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak, aşağı şehirdeki
konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu
için tapınak, imparatorluğun tanrılarının en büyükleri olan fırtına
tanrısı ile Arinna’nın güneş tanrıça’sına adanmış olmalıdır.
Yukarı
şehir’de tapınaklar yanında, kraliyet saraylarının bulunduğu
Büyükkale’nin önünde, resmi işlere ayrılmış, bazı anıtsal yapılar açığa
çıkartılmıştır. Şehrin bu bölümünde, son Hitit Büyük Kralı
II.Şuppiluliuma’ nın Luvi hiyeroglifleriyle, taş üzerine kazınmış,
kendisi ve babası IV. Tuthaliya’nın yaptığı işleri anlatan iki büyük
yazıt bulunmaktadır.
Hattuşa’da
son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin, hatta Hitit
devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur. İmparatorluk
döneminde, M.Ö. 13. yy.’a tarihlenen şehrin Büyükkaya sırtında, büyük
boyutlarda, sayıları 11’ i bulan yeraltı siloları bulunmuştur.
Hitit
İmparatorluğu’nun M. Ö 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla,
Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin
arazisinin yerleşim tarihi devam eder. M. Ö 12. yüzyılın başlarında,
Erken Demir Çağı’na tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan
bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması ancak, M.Ö 8. yy.’ da
gerçekleşir. Yerleşim, Pers döneminde de devam etmiştir. Hellenistik,
Galat, Roma ve Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de
görülmektedir.
YAZILIKAYA TAPINAĞI
Hattuşa’nın
en büyük ve en etkileyici kutsal mekanı, şehrin dışında yer alan,
yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’dır.
Tapınak’ta 90’dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar
kaya yüzeyine işlenmiştir.
Tanrı ve tanrıça dizileri, İmparatorluk panteonunun baş tanrıları olan
fırtına tanrısı ve güneş tanrıçası’ nın maiyetini oluşturuyordu. Bu
yorum sonucunda; Yazılıkaya “Yeni yıl şenlikleri evi” olarak
tanımlanabilir. Hitit kült (dini tören) metinlerine göre yeni yıl ve
ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar “fırtına tanrısı’nın
evi’nde” toplanırlardı. Bu şenlikte kentin diğer tüm tapınaklarından
tanrı heykellerinin törensel bir alayla Yazılıkaya’ ya taşınmış
olabileceği değerlendirilmektedir.
Yazılıkaya A Odasında kayaya işlenmiş kabartma figürlerin özel bir
düzeni ve tertibi vardır. Burada sol kaya yüzeyinde ikisi dışında
yalnız tanrılar, buna karşın sağ tarafta da yalnız tanrıçalar
belirtilmiştir. Ana sahnede fırtına tanrısı ile eşi güneş tanrıçası ve
ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir. Ana sahnenin
karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda büyük Kral IV. Tuthaliya
işlenmiştir. Kral, güneş tanrısı’nın törensel kıyafetinde, elinde
egemenlik sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda, iki tepe üzerinde
tasvir edilmiştir. Bu kutsal alanın bu kral tarafından yaptırıldığı
anlaşılmaktadır.
B Odasındaki kabartmalar ana odadaki gibi kuşaklar halinde değildir;
yan duvarlara dört bağımsız figür işlenmiştir. A Odası’nın başlangıcında
tanrılar geçidinde de tasvir edilen ve orak biçimli kılıç taşıyan oniki
tanrı ve “Kılıç Tanrısı” Nergal, öbür dünya ile ilişki kuran yeraltı
tanrıları anlamında olmalıdır. Büyük Kral IV. Tuthaliya’nın koruyucu
tanrısı olan Şarruma, krala sarılmış ve ona yol gösteren bir durumda
tasvir edilmiştir. Büyük Kral IV. Tuthaliya’nın ismi hiyeroglif yazıyla
belirtilmiştir.
ALACAHÖYÜK
Çorum’un 45 km. güneybatısında, Ankara’nın 160 km. doğusundadır.
Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült (dini tören) ve
sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı açığa çıkartılmıştır.
Alacahöyük’te
1. uygarlık çağı, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri
ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her
yanı iskan edilmiştir. Küçük evlerden oluşan bu kat, seramiğine göre,
M.Ö. 650’den daha eski değildir.
Mabedi,
büyük yapıları, özel-blok evleri, sokakları, büyük küçük su kanalları,
şehir suru, biri kabartmalı ortastadlarla süslü sfenksli, diğeri
poternli anıtsal kapılarıyla Hitit İmparatorluk Çağı’nın müstahkem
olmayan, düz ovaya kurulan tipik temsilcisi höyüğün 2. kültür katını
oluşturur.
Kalker
temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapının
genişliği 10 metredir. O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal
geçididir.
Alacahöyük
3. uygarlık katını Eski Tunç Çağı (M. Ö 2500-2000) oluşturur. Hitit
kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti
uygarlığı’nın aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç
Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır. İntramural
mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla
örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla(kiriş) kapatılmış, damları
üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir.
Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan
zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir.
Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın
mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.
4. kültür katını oluşturan Geç Kalkolitik Çağ ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlıktır.
ORTAKÖY – ŞAPİNUVA
Hitit
Devletinin önemli kentlerinden biri olan Şapinuva, (Ortaköy), Çorum’ un
53 km. güneydoğusundadır. Çekerek nehri etrafında yer alan Göynücek
Ovası ile Alaca Ovası arasındaki geçit üzerindedir.
Hitit Çağında, hem siyasi hem de coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir
noktada yer alan şehir, önemli bir askeri ve dini merkezdir. Ortaköy
kazılarında açığa çıkan ve sayıları 4.000’e ulaşan çivi yazılı tablet ve
fragmanların (parça) oluşturduğu arşivde, Hititçe yazılmış olanların
yanısıra Hattice, Hurrice ve Akadca yazılmış idari, askeri, dini ve
fal metinleri bulunmakta olup, bunların büyük bir kısmı Orta Hitit
dönemine (M.Ö. 14. yy) aittir. Buradaki yazışmalardan Taşmişarri (III.
Tuthaliya) – Taduhepa kraliyet ailesinin bu şehirde hüküm sürdüğü
anlaşılmaktadır. Devam eden kazı çalışmalarında bugüne kadar A binası
ismi verilen anıtsal idari yapı ve B Binası olarak adlandırılan ticari
yapı açığa çıkartılmıştır.
tşk ederim faydalı bir paylaşım olmuş.iyi günler
YanıtlaSilSağolun Naliya hanım, elimden geldiğince karadenizin doğudan batıya bütün illerini tanıtmaya çalışıyorum, hayırlı günler...
Sil