10 Ocak 2011 Pazartesi

ZONGULDAK - HALK MÜZİĞİ ve SÖYLENCELER


HALK MÜZİĞİ

Zonguldak yöresi davul ve köçek oyunları yönünden oldukça zengindir. Geçmişte davulcuların omuzlarına astıkları çift davulla oynadıkları söylenir. Göbekleşme, kaşık, zil gibi ayrık düzen oyunları; bağlama, tanbura, cura kemane (tırnak kemanesi), çiftelli, zurna, kaval (dilli, dilsiz), tef, darbuka, zil, kaşık, zilli maşa, tangurdak (koyn çanlarından yapılan çalgı) eşliğinde oynanırdı.

Erkek oyunlarının yok denecek kadar az, parayla tutulan köçeklerin (meyter) ve köçek oyunlarının yaygın olmasının nedeni, erkeğin köyünden ayrı bir işyerinde (kömür ocaklarında) çok ağır koşullarda çalışması, yaşamasıyla ilgilidir. Köyüne izinli gelen erkek eğlenme, oyun gereksinimini parayla köçek yutarak ve onu izleyerek giderir. Bu nedenle yörede köçek ve kadın oyunları yaygındır. Kadın oyunları giysisi, ritme ve ezgisiyle kadının zerafetini, hareketliğini, canlılığını simgeler, öne çıkarır.

Çaycuma’da Aman Of, Döktürü Muazzez; Maça Kızı, Biriciksin; Devrek’te Dirgine, Topal Osman; Kdz.Ereğli’de Kestaneci Köyü, Eğrice Meşe; Alaplı’da Sömsöm Yavrum, Kabtaşın Altı Bayır yöreye ait ezgi ve oyunlardır.

SÖYLENCELER

Altın Post ve Madencilik Kültürü

Mitolojide Altın Post söylencesi olarak geçen, serüveni gerçekleştiren Argonautlar (Argo Gemisinde bulunan kahraman, yarı tanrı Herkül/Herküles), Cehenmenağzı Mağaraları’nı bekleyen canavar köpek Kerberus’u etkisiz hale getirince, “Marıandyn” olan kent adı şükran borcu olarak “Herakleia” biçiminde değişir, Herakleia Pontike (Karadeniz Herakleia’sı) olur.

Tanrı Zeus tarafından insanlar üzerine egemenlik kuracağı sözü verilen Herkül (Herkules), insanın doğaya karşı yenilmez dayanma ve saldırma gücünü simgeleyen bir yarı tanrıdır.

Doğanın insanların üzerine saldığı kötülük, tehlike ve afetleri yok ederek insanlığa hizmet eden Herkül, bu yönüyle de kahramandır. Pek çok serüvene katılan en güç olanı Cehennemağzı Mağaraların’nda (Akheron Mağaraları) geçer. Hiç bir ölümlünün girip geri gelmediği yeraltı dünyasına (Yeraltı tanrısı Hades’in evi) tanrı Hermes ve tanrı Athena’nın yardımlarıyla inen Herakles, cehennem köpeği Kerberus’u (üç kimi anlatımlara göre elli ya da yüzbaşlı, yılan kuyruklu canavar) yeryüzüne kral Eurytheus’un huzuruna çıkarır. Canavarı gören kralın ödü patlar, Herakles de köpeği Hades’in ülkesine geri götürür.

Altın Post serüveni tarihçi Ksenophon’un Onbinlerce Dönüşü, Homeros’un Odysseia, Hesiodos’un Theogonia adlı yapıtlarına ve Rodoslu ozan Apolyonus’un dizelerine konu olmuştur. Altın Post olayından (Altın post, suyla birlikte akan altın taneciklerinin postun kıl diplerine takılması, sonradan toplanmasıdır. Madencilikte kullanılan gravimetrik zenginleştirmenin ilkel aygıtı, yöntemidir.) Binlerce yıl sonra yörede kömürün bulunması; yer altında Herakles’in canavar Kerberus’la mücadelesini zamanımızda maden işçisinin vermesi mitolojik olaylarla İlin doğası, doğayla insanın savaşımını konu alan söylencelere yol açmıştır.
Uzun Mehmet
Sanayi devriminden sonra önem kazanan kömür; Osmanlı padişahı II.Mahmut’un “Memalik-i Şahane dahilinde siyah taşın taharrisi” adlı fermanıyla ülkemiz, İlimiz gündemine girmiştir.

Kdz.Ereğli’nin kestaneci Köyünden olan Uzun Mehmet askerlik iznini kullanmak üzere köyüne gelir. Askerdeyken gördüğü kömürü yöresinde aramaya başlar. Buğday öğütmek için gittiği değirmenin (Kdz.Ereğli, Köesağzı Mevki, Neyren/Niyren Deresi dolayları) su kanallarında yuvarlanan siyah taşları görür ve bunları değirmen ateşine atarak yanıp yanmadığını dener.
Karataş’ın yandığını görünce hem kendi hem de yöresinin yazgısını değiştirecek yanartaşları çuvallayıp ihsanını almak üzere İstanbul’a hareket eder. Saraydan ihsanını (5000 kuruşluk ödül ve ölünceye dek 500 kuruş aylık) aldıktan sonra, kendisini kıskanan ve ödülünü çalmak isteyen, Kdz.Ereğli KaymaKAMı Müstelzim Hacı İsmail Ağa tarafından birhanda kahvesine zehir katılarak öldürülür. Uzun Mehmet, kömürle, Zonguldak’la özdeşleşmiş; adına anıt, park yaptırılmış, kimi üretim tesislerine adlı konmuş ve ülkemiz yeraltı işçiliğinin simgesi olmut bir isimdir.

Demirci Dede


Bu söylence Çeştepe’deki yatırla (ziyaret yeri) ilgilidir. Demirci Dede Çeştepe köyünün tek demircisidir. Yaşlı, çalışkan, herkesin işini gören, bu sevecen demirci ustası bir gün hastalanır, yatağa düşer. Başına toplanan köylülür” bizi bırakıp gitme, gidersen demir aletlerimizin kim yapacak, kim onaracak” diye sızlanırlar. Dede de “Ben sizlerden ayrılıyorum, Yaradanıma kavuşuyorum. Ama sizlerle berbaberim. İşleriniz aksamayacak ve aşınızı demirden çıkaracaksınız” der,gözlerini yumar. Yıllar sonra Kdz.Ereğli İlçesine demir-çelik fabrikası kurulur.

Demirci Dede öldükten sonra, halk mezarını onarırken, kırılan bir kazmanın ertesi gün yenilendiğini görür. Bundan sonra köylüler arasında Demirci Dede’nin ruhuna, fatiha okuyup, dua ederek gömüte (mezar) bırakılan araçların ertesi gün onarılmış, bilenmiş (kesinleştirilmiş) olarak bulunacağı inancı yaygınlaşır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mutluluğun Anahtarı