Hızla
gelişen kentleşme nedeniyle zamanla değişen ve unutulmaya yüz tutan
bir kısmı değişerek de olsa uygulanmaya devam eden yöresel gelenek,
görenek ve inanışlar aşağıda açıklanmıştır.
a) Doğum Gelenekleri
Doğum
gelenekleri denildiğinde ilk olarak hamile kadının yerine getirmesi
gereken sorumlulukları göz önünde tutulmalıdır. Yöremizde bu inanışlar
şöyle belirlenmiştir;
Hamile kadın,
sahibinin haberi olmadan başkasının malına el süremez, aksi halde
doğacak çocuk haramzade olacaktır. Ela gözlü evlat isteyen anne aya
bakar. Hamile kadın manda kaymağı yemez, yerse çocuk vakitsiz doğar.
Çocuğun adı doğduğu gün verilir. Loğusa yatağı yedi gün bekletilir.
Çocuk kırk günlük olunca annesi ve akrabaları ile hamama götürülür.
Bebek kırklanırken annesine gösterilmez. Eğer görürse anneyi korku
basar ve hastalanır. Bebek kırklanırken suyun içine güzel olması için
altın atılır, güzel kokması için de gülün yaprakları atılır. Kırk
uçurmaya yakınlarına gidildiğinde bebek hediyesi yumurta verilir.
Çocuğun çabuk yürümesi için bir Cuma günü iki ayağı ip ile bağlanır ve
camiye götürülür. Camiden ilk çıkan erkeğe bu ip kestirilir. Buna
“köstek kesme” denilir. Kız ve erkek çocuğun kundak giysileri doğumdan
önce hazırlandığı için farklılık gözetilmez. Ancak kız çocukları için
pembe, erkek çocukları için mavi renkli giysiler tercih edilmektedir.
Doğum yapan anneye bebek görmeye gidilmektedir. Akrabalar, komşular
bebek görmeye hediyeleri ile birlikte giderler, yakınları altın
takarlar ve orada misafirlere loğusa şerbeti ikram edilir. Loğusa
şerbeti “Nöbet Şekeri” adı verilen kırmızı renkli şekerin suda
eritilmesi ile yapılmaktadır. Halk arasında “Kırk Basması, Al Basması”
denilen inanış gereği loğusa kırk gün odasında yalnız bırakılmaz.
Çocuğun ilk çıkan dişini gören hediye alır. Nazara karşı bebek görmeye
gidenin giysisinden bir parça iplik koparılır kundağa koyulur.
b) Sünnet Gelenekleri
Sünnet
gelenekleri dinsel törenlerle yerine getirilmektedir. Mevlit okutulur
gül suyu, lokum ikram edilir. Gelen misafirler altın veya başka bir
hediye getirir. Sünnet sahibi gelenlere yemek ikram eder. Ayrıca mesire
yerine geziye gidilmektedir. Ekonomik durumu iyi olanlar davul zurna
ve köçek eşliğinde eğlence düzenler.
c) Askerlik Uygulamaları
Askere
gidecek genç akraba ve tanıdıklarını ziyaret ederek vedalaşır.
Yakınları asker hediyesi olarak para veya hediye verirler. Arkadaşları
bir gece önce toplanarak eğlence düzenlerler. Ertesi gün davul zurna
eşliğinde gönderirler.
d) Evlenme Gelenekleri
Evlenme
geleneklerinde eskilerin büyük ölçüde terk edildiği görülmektedir.
Görücü usulü ve anlaşarak evlenme yaygındır. İç güveysi denilen damat
gelmesi de evlenme şekli olarak görülmektedir. Erkek evladı olmayan
aileler damat alırlar. Düğünler cuma günü bir grup kadının kız görmeye
gitmesiyle başlar. Düğüne başlarken “ekmek atımı” denilen gözleme
dağıtma geleneği günümüzde uygulanmamaktadır. Söz kesiminde kız evinde
şerbet içilir. Nişandan önce “urba” görülür yani gelinin ve damadın
eşyaları takıları ve hediyelikler alınır. Düğünden bir hafta önce
okuyucu gezerek herkesi düğüne davet eder, ancak artık okuyucu yerini
davetiyeye bırakmıştır. Perşembe günü çeyiz asma ile düğün başlar.
Çeyiz kız evinden çıkmadan önce gelinin kardeşi veya yakını sandığa
oturarak bahşiş alır. Düğün süresince gelinin yanında yengeleri,
damadın yanında sağdıcı bulunmaktadır. Cuma veya cumartesi akşamı kız
evinde kına gecesi yapılmaktadır. Gelin kına yakılacağı zaman elini
hediye almadan açmaz. Kına gecesi “yas tutma” yani gelin ağlatma
geleneği vardır. Bu gecede ağır entariler bindal üç etek giyilmektedir.
Takip eden gün gelin alma günüdür. Gelin alma günü de bahşiş alınmadan
gelin evden çıkarılmaz. Gelin eve geldiğinde kapıdan içeriye girerken
iyi geçinmeleri dileğiyle kapının eşiğine yağ bal sürdürülmektedir. Bir
kolunun altına ekmek diğer kolunun altına Kuran-ı Kerim verilmektedir,
ayrıca evine bağlanması amacıyla kapının eşiğine çivi
çaktırılmaktadır. Resmi nikah ve imam nikahı mutlaka yapılmaktadır.
Eskiden nişanda kızın bir top kumaş üzerinde yürütülmesi, gelin hamamı
ve saç örülmesi gibi uygulamalar günümüzde yapılmamaktadır. Düğünden
sonra büyüklere el öpmeye davetlere gidilmektedir.
e) Bayram Gelenekleri
Dini bayramımız olan Kurban Bayramı dini vecibelere göre
kutlanmaktadır. Ramazan Bayramına üç ay kala her evde hareket başlar.
Dileyen üç ay orucuna başlar veya üç gün oruç tutar. Şaban ayının on
beşinden sonra temizlik başlar. Camlar silinir, çamaşırlar yıkanır.
Ramazana hazırlık olarak komşu bayanlar toplanıp yufka açarlar. Oruçlu
olunduğu için fazla ev işi yapılmaz. Kuran okunur, mukabeleye gidilir.
Ramazanda her evde özellikle Bolu’nun ünlü “kökez” içme suyundan
içilmesine gayret edilmektedir, yaşlılara su taşınır. Öncelikle fakir
ve dul olanlar iftar yemeğine alınır, muhtaçlara yardım edilir.
Ramazanın simgesi haline gelmiş iftar topu, sahurda çalınan davul
olduğu gibi bir de ramazan pidesi vardır. İftardan önce kahvaltılık
çıkartılır, çorba, pilav, dolma, et yemeği, komposto, salata, tatlı
yapılır. Çok eskilerde Ramazan ayında Karagöz oynatıldığı, dışarıdan
gelen cambaz ve kuklaların çok rağbet gördüğü anlatılmaktadır.
Kandillerde hamurdan lokma dağıtılır. Sahurda keşli cevizli makarna
yenilmektedir. Bayramlarda büyükler ziyaret edilir.
f) Nevruz Gelenekleri
21
Mart günü baharın gelişini kutlamak amacıyla halk gruplar halinde
mesire yerlerine giderler. Bugün aynı zamanda türbeler ziyaret edilir,
dilekler tutulur. Kırlarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Maniler
söylenir, niyet çekilir, baharın ilk çiçekleri toplanır. Sabah erken
kalkılır, nevruzun ilk suyu ile yıkanmak geleneği vardır ve bugün
özenle giyinilir. Soğan kabuğu ile boyanmış yumurta pişirilip yenilerek
bolluk ve bereket dileklerinde bulunulur. Yüksek bir tepeye ateş
yakılarak baharın geldiği müjdelenir. Mudurnu ilçesinde nevruz “Hep
cennet”, Göynük ilçesinde “Mart Dokuzu” gibi isimlerle anılmaktadır.
g) Hıdrellez Gelenekleri
6
Mayıs Hıdrellez, Hızır ve İlyas Peygamberin yeryüzünde buluştuğu
gündür. Bugün pikniğe gidilip salıncağa binilmektedir, böylece
günahların atılacağına inanılmaktadır. Gece süt mayalanmadan
bırakıldığında Hızır’ın geleceği ve süte dokunarak mayalanacağı
düşünülmektedir. Eğer mayasız süt yoğurt olursa bir sene boyunca o
yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür. Kekik
bitkisinin hıdrellezden sonraki günlerde toplanırsa şifalı olacağına
inanılır. Genelde kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu bir
yer tercih edilir. Bir gün önceki akşam herhangi bir gül ağacının
dibine küp gömülmekte ve sabah manilerle açılmaktadır. O gün hiçbir
tarla, bahçe işi yapılmaz. Ev isteyenler evlerinin bahçesine ev, bebek
isteyenler bezden bebekler yaparlar. Ateş yakılıp üstünden atlanır.
h) İnanışlar
Cuma
günü ev işi yapılmaz. Salı günü yeni bir elişine başlanılmaz. Ayın
başında ekin ekilmez. Kadın hasta olduğunda sandığını açmaz, turşuya el
değmez, turşu bozulur. Kırkı çıkmamış bebeği görmeye gitmez, bebek
sarılık olur. İki bayram arası düğün olmaz. Güneş tutulurken namaz
kılınır, ay tutulurken silah atılır. Kara kedi uğursuzluk sayılır.
Köpek uluması hayra yorulmaz. Baykuşun bir evin bacasına konması ve
ötmesi o evden ölü çıkacağına işarettir. Kazak başlarken lastik örgü
yarım bırakılırsa iş üremez. Üzerine kuş pislemesi talihin açılacağına
işarettir. Gece dışarıya çöp atılmaz, cin çarpar. Gece sakız çiğnenmez,
ölü eti çiğnenir. Kapı eşiğine oturan iftiraya uğrar. Kız istemeye
giderken hayırlı olması için perşembe akşamı tercih edilir. Önce sağ
ayakkabı giyilir.
i) Ahilik Kültürü
Yüzyıllarca
Türk Esnaf Birliğini ve ekonomisini düzenleyen Ahilik Kuruluşu Mudurnu
ilçemizde yaşatılmıştır. Ahi sözcüğü Arapçada kardeşim anlamına
gelmektedir. Bir başka olasılıkla “akı”, birbirini kardeş sayan
ahilerde bu biçimi almıştır ve Türkçede eli açık, cömert, konuksever
ile eş anlamlıdır. Ahilerin kurdukları teşkilat bugünkü esnaf odaları,
ticaret odaları, sendikalar gibi kuruluşların görevini üstlenmiştir.
Ahlak ile sanatın ahenkli bir bileşimi olan Ahilik, toplumun ayakta
kalabilmesi için gerekli olan sosyal adalet ve ahlakın yerleşmesinde
büyük katkısı olan bir yaşam biçimidir. Mudurnu’ da ahiliğin çok eski
bir geçmişi vardır.14.yy.da Anadolu’yu dolaşan ünlü seyyah İbn-i Batuta
Mudurnu’daki ahi tekkelerinden ve onların misafirperverliklerinden
övgüyle bahseder. Ünlü Türk seyyahı Evliya Çelebi kitabında; Mudurnu’da
çok canlı bir ticari hayatın var olduğunu, özellikle iğne imalatının
en gelişmiş şekliyle yapılarak, buradan her yere gönderildiğini yazar.
Mudurnu’ da her hafta Cuma günü Orta Çarşıda namazdan önce esnaf duası
yapılmaktadır. Her yıl Ekim ayının ilk haftasında “Ahilik Kültürü
Haftası” düzenlenmekte, çeşitli etkinliklerle beraber şed kuşatma
töreni yapılmaktadır.
j) Seyirlik Oyunlar
Çok
eskilerde özellikle ramazan ayında iftardan sonra hayal perdeleri
kurulup, Karagöz, Kukla gösterilerinin yapıldığı söylenmektedir. Ancak
İlimizde bu işi yapan ustalara rastlanılmamıştır. Gösteri için başka
illerden gelmişlerdir. Kına gecelerinde ve düğünlerde köy seyirlik
oyunları sergilenmektedir. Bu oyunlar arap oyunu, şimşelek gelin, ördek,
deve oyunu, yüzük saklama, kız kaçırma, damat kaçırmadır.
k) Halk Oyunları
Yöre
oyunlarını kadın ve erkekler ayrı mekanlarda oynamaktadırlar. Halk
oyunlarımız en az iki kişi tarafından oynanıp, kadınlarda bu sayı
altıdan fazla olmaz. Oyunlar karşılıklı ve yön değiştirerek daire ve
çizgi formunda oynanır. Oyunlar bireysel olup son ve komut veren gibi
özel kişiler yoktur. Çiftetelli gibi düz oyunlarda en ince özellik,
kadın veya erkeklerin göbek atma ve omuz sallamasıdır. Kadın ve erkek
oyunlarında sekme, sürtme, atlama (hoplama) ve yürüme ayakta yapılan
temel hareketlerdir. Oyunların tümünde kollar dirsekten kırılarak
yanlarda sabit veya önde belle omuz arasında aşağı ve yukarı hareket
ettirilir. Yörede türkü adları aynı zamanda oyun adları olmuştur. Kadın
oyunlarının hemen hepsi türkü eşliğinde oynanır. Türküyü genelde tef
çalan kadın söyler. Günümüzde tefin yerini teyp kasetleri almıştır.
Düğünlerde yaşlılar ve gençler aynı anda oyuna kalkamazlar. Özellikle
Kıbrısçık İlçesi halk oyunları ve giysileri açısından zenginlik
göstermektedir. Bu oyunlar:
- Pıt pıt (Men men)
- Atlama (Gazel)
- Düz oyun (Çiftetelli)
- Ah Karadeniz
- Değirmen
- Ziller
- Yemenimin uçları
- Ada yolu
- Halimem
- Estireyim mi
- Ördek
Ördek Oyunu
Ördek Oyunu
İlimizde
köçek adı verilen oyuncular günümüzde de bu geleneği devam
ettirmektedirler. Köçekler kadın elbisesi giyerek zilleriyle birlikte
eğlencelerde oynarlar. Ördek oyunu ilimizin en çok dikkat çeken
oyunlarındandır. Ördeğin uyuduğunu gösteren bölümde oyuncular bahşiş
almadan oyuna devam etmezler. Ördek oyunu özellikle erkekler tarafından
düğünlerde seyirlik oyun şeklinde oynanmaktadır.
Yöremizde oynanan bazı oyunların öyküsü vardır. Bunlardan Karaköy Sekmesi oyununun öyküsü şöyledir:
Karaköy’ den bir çoban köyün hayvanlarını her sene Haymana Yaylasına
beslemeye götürmektedir. Süresi bitince tekrar köye geri döner ve bir
kızı sever. Kızı ailesinden istetir, fakat başlık parası fazla gelir.
Bunun üzerine köyün ağası çobanı yanına çağırarak başlık parasını
vereceğini söyler, ancak çoban ağanın koyunlarını bir yıl içinde
Haymana’ya götürüp iyice besledikten sonra geri getirecektir. Çoban bu
şartı kabul eder ve gider. Süre bitmiş ancak çoban dönememiştir. Bunun
üzerine çobanın nişanlısı bu türküyü yakar.
l) Halk Müziği
Müzikte
dilli kaval kullanılmaktadır. Dilli kavallarda iyi bir ton ve temiz
bir ses çıkarabilmek için oldukça uzun bir çalışma gerekmektedir. Dilli
kaval Anadolu’nun bir çok yöresinde çalınmakla beraber ilimizde
vazgeçilmez bir halk çalgısıdır. Bu kavalda genellikle ritmik,
hareketli parçalar çalınır. Erik, dut, kayısı, şimşir ve kızılcık gibi
sert ağaçlardan yapılır. Ancak erik ağacı daha çok tercih edilir.
Davul, zurna, tef, kemençe,kaval halk müziği çalgılarıdır. Geçmiş
yıllarda özellikle Kıbrısçık ilçesinde dilli kaval yapan ustalar
bulunurmuş ancak günümüzde kalmamıştır.
m) Halk Ozanları
KÖROĞLU :
Bolu
denildiğinde ilk akla gelenlerden biri Köroğlu’dur. 16.yy. sonu ile
17.yy. başlarında yaşayan Köroğlu’ nun asıl adı Ruşen Ali’dir.
Haksızlığa başkaldıran hikayesi şöyledir:
Bolu
Beyi at meraklısıdır. Seyisi olan Yusuf’u, güzel ve cins bir at
bulmaya gönderir.Yusuf sonradan mükemmel bir at olacağına inandığı
gösterişsiz bir tay bulup getirir.Bolu Beyi tayı beğenmez ve Yusuf’un
gözlerine mil çektirerek yanından kovar.Yusuf köye döner ve olanları
oğluna anlatır.Oğlu Ruşen Ali, babasının intikamını almak için dağa
çıkar.Ruşen Ali Köroğlu diye anılacak, babasının intikamını almak,
zalimliklerinin hesabını sormak için korkulu rüya haline
gelecektir.Köroğlu’nun mücadelesi “delikli demir” icat olup mertlik
bozuluncaya kadar sürer. Sonuçta,
her halk kahramanında olduğu gibi Köroğlu da fani dünyadan göçer,
gönüllere girerek, dilden dile anlatılan bir efsane haline, destan
haline gelir.
Köroğlu Anıtı
Hey hey efeler hey hey
Benden selam olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden kargı sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Hey hey efeler hey hey
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köoğlu düşer mi yine şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır
Ben bir Köroğluyum dağda gezerim
Esen rüzgarlarda hile sezerim
Demir külünk ile başın ezerim
Dağlar seda verip seslenmelidir
AŞIK DERTLİ :
Ünlü
halk ozanlarımızdan Aşık Dertli ( 1772-1845 ), Yeniçağa ilçesine bağlı
Şahnalar Köyünde doğmuştur. Asıl adı İbrahim Lütfi’dir. Edebiyat
tarihimize halk şairlerinin en büyüklerinden olarak geçen Dertli’nin
bazı dörtlükleri bestelenmiştir. Sazı elinde Anadolu’yu bir uçtan
diğerine gezmiştir. Yeniçağa İlçesi yakınında anıt mezarı
bulunmaktadır.
Dertli’nin en çok bilinen bir dörtlüğü :
Telli sazdır bunun adı,
Ne ayet dinler ne kadı,
Bunu çalan anlar kendi,
Şeytan bunun neresinde?
GEREDELİ AŞIK FİGANİ :
1814
yılında Gerede’de dünyaya gelen Figani’nin asıl adı Seyyit Ahmet’tir.
Figani mahlası saz ve söz ustası olan Aşık Dertli tarafından
verilmiştir. 51 yıl Anadolu, Arabistan ve Irak’ta diyar diyar
dolaşmıştır. Pek çok çırak yetiştirmiştir.
n) Türküler
Beyaz giyme söz olur
Siyah giyme toz olur
Gel beraber gezelim
Muradımız tez olur
Salına da salına da gel
Hadi yavrum dön dolaş
Yine bana gel
Beyaz giyme tanırlar
Seni yolcu sanırlar
Zaten bende talih yok
Seni benden alırlar.
Estireyim mi Estireyim mi
Yavrum sana fistan kestireyim mi
Üç o yandan beş bu yandan
Yavrum bir de Abant yaylasından
Köprünün altında diken
Yavrum yaktın beni gül iken
Mevlam seni de yaksın
Üç günlük gelin iken
Halimem
Kiraz aldım dikmeden
Halimem dallarını bükmeden
Bir armağan ver bana
Halimem ben gurbete gitmeden
Tombalacık halimem yar başına gel
Ben gidiyorum Bolu’ya düş peşime gel
Alcaklara karlar yağmış üşümedin mi
Halimem sen bu işin sonunun düşünmedin mi
Ördek Oyunu
Amman ördek yeşil yeşil ördek
Hani senin eşin eşin ördek.
Hani senin eşin eşin ördek.
Amman amman ördek yeşil yeşil ördek.
Kanadını düşür düşür ördek.
Ördek suya dal da gel
Yardan haber al da gel
Eğer yarim gelmezse
Tut kolundan al da gel.
Akşam oldu yatar mısın ördek.
Gece oldu uyur musun ördek.
Gece oldu uyur musun ördek.
Amman ördek yeşil yeşil ördek.
Sabah oldu uyan uyan ördek.
Sabah oldu uyan uyan ördek.
Bize selam çakar mısın ördek.
Melek Hanım
Melek de Hanım has bahçede geziyor
Kınalı da eller inci de mercan diziyor
Hanım da ninesi bu işleri seziyor
Melek Hanım aman seziyor
Ağlama meleğim kız senin yazın böyledir
Aman Melek Hanım böyledir
Aşk adamı bülbül gibi söyletir
Aman aman Melek Hanım söyletir
Melek de hanım taş üstüne yaslanır
Yağmur yağar top zülüfler ıslanır
Bir gün olu deli gönül uslanır
Melek Hanım aman uslanır
Ada Yolu
Ada yolları düz gider
Yavrum bir edalı kız gider
O kız yolunu şaşırmış
Yavrum inşallah bize gider.
Ada yolları kestane
Yavrum dökülür dane dane
Benim bir sevdiğim var.
Yavrum şu Bolu’da bir tane.
Ada yolu yamandır
Yavrum Bolu Dağı dumandır.
Sazları düzenleyin
Yavrum almayacak zamandır.
Yavrum oyunumuz tamamdır.
o) Yöresel Kıyafetler
Folklorun
konuları arasında yer alan geleneksel dokumalar, kıyafetler ve el
sanatları ilimizin gösterişli maddi kültür ürünleridir. Giyim kuşam
insanın içinde yaşadığı zamana, topluma, geleneklere ve zevklere göre
biçimlenmektedir. Günümüzde yöresel kıyafetler sandıklarda yer almakta
ancak özel günlerde giyilmektedir. Kadınlar giyecekleri kıyafetleri
yıllarca kendi dokuma tezgahlarında el emeği göz nuru dökerek
dokumuşlar, hatta ihtiyaç fazlasını satarak evlerinin geçimlerine de
katkıda bulunmuşlardır. Kıyafetlerini aksesuarlarla süslemişler, duygu
ve düşüncelerini nakışla, oya ile dile getirmişlerdir. Yörede artık
kullanılmayan ancak hala örneklerine rastlayabildiğimiz kıyafetler
şunlardır;
Başta
fes kullanılmaktaydı. Fesin üzerine değişik motiflerde dövme olarak
yapılan gümüş tepelik takılır. Gümüş tepelik kare biçiminde olup, alına
gelen kısmına altın paralar dizilmektedir. Fesin kenarına kırmızı
renkte iplikli kumaştan çeki bağlanır. Gelin başında çizgilik, aynalık
adı verilen aksesuarlar kullanılır. Genç kızlar evleninceye kadar bu
baş süslemesini yapamazlar. Gelinin başına yüzünü kapatacak şekilde al
veya çatkı adı verilen kırmızı pullarla işlemeli örtü örtülmektedir.
Çember veya çevre olarak adlandırılan başörtüsü Göynük’te “Tokalı”,
Kıbrısçık’ta “Nakışlı Yazma”, Mengen’de “Telli ve nakışlı pov” olarak
adlandırılmaktadır.
Yöresel Kıyafetler
Yöresel Kıyafetler
“Alaca
don” adı verilen giysi dokuma kumaştan dikilen bir tür şalvardır.
Boyuna çizgileri olup bordo, mavi veya kırmızı renklerdedir. Fistan ve
boy gömlekle giyilmekte iken günümüzde sadece alaca üzerine kazak ile
kullanılmaktadır. Yakası işlemeli, önden düğmeli, beyaz üzerine mavi
veya kırmızı renkte kareli olarak dokunan iç göynek ve onun üzerine
giyilen boy göynek yün pamuk ipliğinden dokunmaktadır. Boy göyneğin
etek uçları, yaka ve ön kısmı kök boyalı (bitkisel boyalar) ipliklerle
işlenmektedir. Bu işlemelerin motifleri at nalı, koyun gözü, aynalı,
güllü, kaz ayağı gibi isimlendirilmektedir. Üç etek; fistan ve boy
göyneğin üzerine giyilen değişik renk ve desenlerde olabilen üç
parçadan oluşan bir giyim. Yaka ve etek uçları tığ ile işlemelidir. Ön
iki parçası bele takılan kuşakta toplanarak giysi kullanılmaktadır.
Cepkenin çuhadan yapılanına “fermana” kadifeden olanına ise “salta” adı
verilmektedir. Giysinin her iki yanı ve kol yanları gümüş rengi sim
iplikle işlenmiştir. Üç eteğin üzerine giyilmektedir. Mudurnu ve Göynük
ilçelerimizde geleneksel kıyafet olarak “bindallı”, “üç etek”, “top
entari”, “bindal ceketi” kullanılmaktadır. Bindallı başta fes ve çatkı
ile kullanılan evli kadınların giydiği bir giysidir. Evlenmemiş kızlar
sadece üç etek giyer başlarına gül takarlar. Top entari ve bindal ceket
özel günlerde daha çok yaşlı kadınların rağbet ettiği bir giysidir.
Söz, nişan, kına gibi özel günlerde içine hediyeler koymak amacıyla kıl
iplikle dokunmuş heybe taşınmaktadır.
EL SANATLARI:
Bolu’nun
geleneksel kıyafetleri olan üç etek, şalvar, alaca don, göynek, guşak,
gök don dokuma kıyafetlerdir. Ancak geçmişte herkes evinde bir dokuma
tezgahına sahipken günümüzde bu tezgahları artık köylerde dahi bulmak
çok zordur. Eskiden çok kullanılan peşkirlere, yağlıklara, çevrelere
bugün sandıklarda nadir olarak rastlanmaktadır. Bayanlar
satabilecekleri yün çoraplar, patikler, heybeler, para keseleri
yapmaktadırlar. Bazen bunları süs eşyası olarak daha küçük boyutlarda
örmektedirler.
Çevremizin ormanlarla kaplı oluşu nedeniyle ağaç oymacılığı da gelişmiş bir el sanatı örneğidir. Özellikle Göynük Kılavuzlar Köyü geçimlerini bu işle sağlamaktadırlar. Ayrıca sepet yapımı kaybolmaya yüz tutmuş el sanatı ürünüdür.
Mengen
ilçemizde başörtüleri büyük emek ve titizlikle işlenmektedir.
Bunlardan “telli poğ” krem rengi dokuma bir bezdir. İki şak (parça)
halinde dokunmuş olan bez aynı renk iplikle özel bir nakışla
birleştirilir. Kasnakta gerdirilir. Makara halinde sarılmış ince bir
telle ve üstüste iki deliği bulunan bir iğne ile işlenir. Teller her
geçimde kırılarak istenilen motif verilir. Poğ işlendikten sonra
kenarları pullu oya ile oyalanır veya püskül yapılır.Yine dokuma
bezinin kenarlarına canlı renklerde iplerle çiçek veya başka bir motif
işlenerek nakışlı poğ yapılır. Bunun da kenarları pul, boncuk veya
püskülle süslenir. Mengen’de nakışlı yada telli poğ kadınların
başlarına çelme olarak bağlanır. Yani poğun uçları yüz etrafında
sarılır. Gelin almaya giden kadınların, at üzerinde giderken görülmesi
için ağız kısımlarına örtülen nakış işlenmiş ve etrafı oyalanmış örtüye
“yaşmak” adı verilir. Halk arasında bu olaya “kaçmak” denilmektedir.
Beyaz dokuma bezi rengarenk nakışlarla işlenen peşkirin eteklerine
saçak yapılır.
Kıbrıscık ilçesinde önceki yıllarda kaval ve bağlama yapılmakta iken artık usta kalmamıştır.
Gerede
ilçemizde ise dericilik, bakırcılık, kalaycılık, saraçlık mesleği
halen devam ettirilmektedir. Ne var ki bu meslek sahiplerinin sayısı üç
beş kişiyi geçmemektedir. Bunun nedenini kazançlarının yeterli
olmayışı olarak göstermektedirler. Ancak Gerede’de son yıllarda sanayi
dericilik üzerine yoğunlaşmıştır.
Ağaç Oymacılığı
Semer Yapımı
Bakırcılık
İlimizde önemli olan bir başka el işi de Mudurnu
ilçemizin iğne oyalarıdır. Mudurnu’da iğne oyası yapmayanların sayısı
yok denecek kadar azdır. İğne oyası yaparak bayanlar boş zamanlarını
değerlendirirken geçimlerine katkı olması amacıyla da satmaktadırlar.
Bunun yanında kızlarının çeyizlerinde bulunan oyaların çokluğu ile
övünmektedirler. Mudurnu düğünlerinde geleneğe bağlı olarak damadın
annesi oyaları geline çeyiz olarak vermektedir. Kayınvalide için geline
vereceği çeyiz kızının çeyizi kadar önem taşımaktadır. Geçmiş yıllarda
Mudurnu’da hemen her evde ipek elde etmek amacı ile ipek böceği
yetiştirilmekteyken bugün iplikler hazır alınmaktadır. “Gül”,
düğünlerde gelin tacı olarak kullanılan iğne oyasından yapılmış bir
aksesuardır. Genç kızlar başlarına sadece gül takarken, evli bayanlar
üzerine “çatkı” denilen kırmızı işlemeli örtü kullanırlar.
Son
yıllarda iğne oyaları ve çeşitli işlemelerin kullanıldığı bebekler
hediyelik amacıyla yapılarak Mudurnu’ya gelen ziyaretçilerin beğenisine
sunulmaya başlanmıştır. Bolu ilinde kadın baş süslemesinde ve
giyiminde kullanılan, kaybolmaya yüz tutmuş iğne oyalarını yaşatmak,
tanıtmak amacıyla çeşitli yıllarda ödüllü iğne oyası yarışmaları
düzenlenmiştir. Mudurnu Kültür ve Turizm Festivali çerçevesinde
tanıtıma yönelik etkinlikler devam etmektedir.
Takipçi mi satın almak istiyorsunuz hemen tıklayın ve fiyatlara göz atın: takipçi satın al
YanıtlaSilAlternatif: takipçi satın al