Ağaç Baba Söylencesi (Erenler Tepesi), Sakar Dede
Söylencesi (Erenler), Sabancı Baba Söylencesi (Sapanca), Şeyhler
Söylencesi (Kaynarca), Sakarya'da en çok bilinen söylencelerdendir.
Ağaç Baba Söylencesi:Adapazarı'nın
Erenler Tepesi’nde Ağaç Baba adlı bir ermiş yatmaktadır. Söylenceye
göre; baharda ormana iner, boş tarlalara fidanlar diker ve ağaç
yetiştirirmiş. Ağaç Babanın diktiği ve yetiştirdiği ağaçları kesen veya
zarar verenlerin başları bin bir bela ve felaketten kurtulamazmış. Ölüm
döşeğindeki Ağaç Baba, çevresindekilere “iki dünya mutluluğu bulmak
istiyorsanız, benim gibi ağaç dikin” diye öğüt vermiş.
Sakar Dede Söylencesi:
Söylenceye
göre; günün birinde Sakar Dede adlı bir ermişin yolu Adapazarı'na
düşmüş. Sakarya nehri üzerindeki Beşöprü'den geçerken durdurulmuş ve
kendisinden baç-vergi” istenmiş. Ermiş “parası olmadığını” söyleyerek
geçiş izni istemiş ama izin verilmediği hatta hakaret işitmiş. Dede
eliyle Kirazca Köyü yönünü göstererek bir dua okumuş, daha duası
bitmeden nehir yatak değiştirerek ovanın başka yönünden akmaya başlamış.
O günden itibaren yeni yatağından akan ırmağa “Sakar Dede Irmağı”,
sonraları “Sakari Irmağı” denmiş. O gün bugün Erenler Tepesi’nin
eteklerindeki türbede yatan ermişin “Sakar Dede” olduğuna inanılmış.
Sabancı Baba Söylencesi:
Söylenceye
göre; Samanlı Dağları eteklerinde “saban” yapıp satarak geçinen bir
ermiş varmış. Sabancı Baba, her geçen gün yoldan çıkan halkı çok
uyarmışsa da söz dinletememiş. Bir gün Sabancı Baba’nın “senin yolunu
terk eden bu halkı bildiğin gibi yap ya Rabbi” diye dua ettiği ve çekip
gittiği görülmüş. Birkaç dakika içinde insanların helak olduğu,
insanlarla birlikte ovanın da çöktüğü ve derin bir gölün meydana geldiği
görülmüş. Bu olay üzerine yeni oluşan göle “Sabancı Baba Gölü” deniş,
zamanla göl “Sapanca” adını almış.
Şeyhler Söylencesi:
Söylence'ye
göre Sultan Orhan'ın kumandanlarından Akçakoca, bölgeyi fethedip
Karadeniz'e doğru ilerlerken Şeyhler Köyü’nün (bugün Kaynarca ilçesi)
güney batısında askerleriyle mola vermiş. Bu sırada Akçakoca ile
yüzlerce askerinin karnını doyurma işini Konak Köyü’nden Şeyh İsmail
üstlenmiş. Biraz sonra eIinde bir-iki kişilik yemekle karargâha gelen
Şeyh İsmail, yemeği bırakıp kenara çekişmiş. Duruma kızan Akçakoca, bir
kişilik yemekle yüzlerce askerinin tıka basa doyduğunu hayretle görmüş
ve kalkıp Şeyh İsmail’in elini öpüp, bir dileği olup olmadığını sormuş, o
da “ezan sesi duyulan yerlerin kendisine vakfedilmesini” arzu etmiş,
Akçokaca da şeyhin dileğini yerine getirmiş. O gün bugün vakfedilen
bölge Şeyh tımarı olarak tanınmış bilinmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder